Eylül ayının başlaması ve kısa bir süre sonra okulların açılması bir yaz sezonun daha bittiğinin habercisi. Pandemi gölgesinde yarı açık yarı kapalı bir turizm sezonu geçti bu sene. Türkiye, turizmde, batının ve Rusya’ nın tüm isteksiz adımlarına rağmen hızlı bir normalleşme süreci içerisine girdiyse de yavru vatan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) turizm yatırımcıları hayli zorlu bir sene geçirdi.
COVID 19 salgını ile çok iyi mücadele veren ve sıfıra yakın günlük vakalar ile dünya sıralamasında en altlarda yer alan KKTC, maalesef bu başarısını turistik pazarlama anlamında dünyaya duyurarak bir fırsata çeviremedi. Ada ‘daki “Turizm Yatırımcıları” gerçek anlamda kaderlerine terkedildi ve maddi anlamda hiçbir destek göremedikleri gibi, sezon boyunca kapalı olan otellerinin eğlence vergilerini bile ödeyerek tarihe geçtiler.
Daha önce tecrübe edilmemiş ve refleksi oluşmamış bu ortamda, Turizm Yatırımcısı dezavantajlı duruma düşürülmüş olsa da yıldızı parlayan sektörlerde olmadı değil. PARAKULE’ nin bu haftasonu gerçekleştirdiği
“Para Piyasaları Değerlendirme Sempozyumu”nda https://www.youtube.com/watch?v=yDFf1csSrqY bahsi geçen, “memleketteki tüm restoranlar dolu, rezervasyon yaptırmadan yer bulmak mümkün değil” argümanını destekler nitelikte “KKTC’de, pandemi döneminde peynir ekmek gibi emlak satışı gerçekleşti” dersek pek yanılmış olmayız.
Maalesef bu konuda devlet kurumlarından sayısal veri elde etmek pek mümkün değil. Elimizde veri olsa da bu veri devlet tarafından düzenlenerek kullanılır hale getirilmediğinden dolayı Sizlerle paylaşamıyorum ancak sektör temsilcileri ile konuştuğumda herkesin aktardığı bilgi aynı yönde. Emlak sektöründe çalışan yerli yabancı birçok emekçi, ellerinde basit bir web kamerası veya telefon ile online olarak yatırımcılara sunumlar yaparak ev veya apartman sattılar. Yapılan yatırımların çoğunluğu 50.000 ile 100.000 pound aralığında olsa da, Rusya, İsrail, İskandinav Ülkeleri gibi coğrafyalardan denizden 0 – 500 metre mesafede 300.000 ile 500.000 pound fiyat aralığında havuzlu müstakil evler alanlarda çıkmadı değil.
KKTC’ den ev alanları ülke bazında incelediğimizde Türkiye ye nazaran çok daha homojen batı-doğu sentezli güzel bir karışım olduğunu görüyoruz. Pek tabii ki 80 milyon ile suyun hemen karşı tarafında yer alan Türk Yatırımcısı, KKTC için çok önemli. Özellikle İstanbul benzeri büyük şehirlerde pandemi döneminde evlerde kapalı kalmış olan insanımız, Yunan Adalarında mesken edinmektense, yanı başında yer alan, kendi kanından, canından, dininden oluşan insanları barındıran KKTC’yi tercih etmekte ve ekonomik olarak en az %30 daha avantajlı şekilde konut edinebilmektedir.
Ada’ nın Avrupa Birliği toprak bütünlüğü içerisinde yer alması, günün birinde Güney-Kuzey arasında politik bir çözüm ve ekonomik anlamda entegrasyon sağlanacak olması umutları, sadece Türk Vatandaşlarının değil, dünya çapında yatırımcıların ilgisini Kuzey Kıbrıs’a çekmektedir. Özellikle Güney Kıbrıs’taki konut fiyatları ile karşılaştırıldığında %50 ye varan fiyat farklarını görmek, tüm yatırımcıların ağızlarını sulandırmaktadır.
1878-1960 yılları arasında Adada egemen olan İngiliz yönetiminden miras kalan sosyo-kültürel etkenlerin yanısıra, halen yaşamakta olan 150.000 in üzerinde İngiliz Vatandaşının etkisi göz önüne alındığında, ekonomik yaşamda “pound para birimi” neredeyse “Türk Lirası” ile yarışır niteliktedir.
Ev kiralarından, araç fiyatlarına, konut fiyatlarından, gayri resmi ikili anlaşmalara kadar “pound” yaşamın içinde ve cüzdanlarda fiili olarak bulunmaktadır. Özellikle Türk Lirası karşısında sürekli artış göstermesi, emlak sektöründe, kira gelirleri açısından Türkiye’ye kıyasla ciddi bir avantaj sağlamaktadır. Yatırımcısına metrekaresine ve konumuna göre aylık 300 ile 500 pound arası döviz bazında kira getirisi sağlayan apartman daireleri, kısıtlı arz ve yükselen nüfus göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’deki Antalya, İzmir gibi turistik kentlere veya İstanbul, Ankara gibi metropollere nazaran avantajlı bir konumdadır.
Türkiye’de konut yatırımları bakımından son yıllarda eğilim gösteren doğu ve orta doğu orijinli profil, KKTC ye gelindiğinde, dünyadaki “Kıbrıs Cumhuriyeti” ve “Avrupa Birliği” algısı ile birlikte ekseriyetle Ingiltere ve Iskandinav Ülkeleri gibi uzak-batı ve İsrail eğilimlidir. Bu konuda İngiltere’de yerleşik ikiyüzbini aşkın “Kıbrıslı Türk” etnik kökeninin de etkilerini göz ardı etmemek gerekir.
Yine pandeminin ilk zamanlarında İngiltere’ nin salgını kötü yönetmesi sonucu, bu ülkede kayıplar veren veya sağlık hizmetlerinden yararlanamayıp kendi kaderlerine terkedilen “Kıbrıslı Türkler”, belki de ilk defa uzun yıllar geçmiş olsa bile o diyarlarda yabancı olduklarının farkına vardılar. İşte bu etnik kökeni oluşturan birçok Kıbrıs’lı Türk bu günlerde memleketlerine dönüş planları yapmakta ve KKTC’de yapılmakta olan yeni projelerden uygun fiyatlı konut fırsatları yakalamaya çalışmaktadır.
Özetle pandemi ile birlikte KKTC’nin gelir kalemlerine turizm ve eğitimin yanı sıra emlak da eklenmiş oldu. Türk yatırımcısının ardından batılı yatırımcıların ilgi odağına giren emlak konusu, turizm faaliyetleri gibi, KKTC’nin dünya nezrinde tanınmasına ve kabul görmesine katkı sağlaması bakımından oldukça önemlidir.
Bu yatırımcıların, KKTC’nin sosyo-kültürel yapısına zarar vermeyecek nitelikte olması, toplumdan almaktan ziyade topluma pozitif anlamda katkı sağlayabilmesi, küresel çapta sorun haline gelmiş “Kıbrıs Meselesi” ne rağmen, demokratik sevgi-saygı çerçevesinde yaşamlarını Kıbrıslı Rumlarla sürdürmeyi kendilerine amaç edinmiş “Kıbrıslı Türkler” açısından son derece önemlidir. “Kıbrıslı Türkler” başta Türkiyeli kardeşleri olmak üzere, kendi yaşam tarzlarına saygı gösteren her türlü misafiri bağırlarına basmakta ve yatırımcılar açısından diğer coğrafyalara nazaran tercih edilmektedirler.