İstanbul’daki müzakerelerde kalıcı bir barış için mutabakat sağlanamasa da en azından bir süre bazı bölgelerde harekatların olmaması anlamında adım atıldı diyebiliriz.
Ancak burada savaşın bittiği ya da kısa sürede sona ereceği gibi bir sonuca varamayız. Son duruma bakıldığında Ukrayna ve Rusya, Kırım ve Donbas bölgeleri üzerinde halen anlaşmış değil.
SON DURUM
Moskova bu iki bölgedeki ısrarından vazgeçmiyor ve kendi toprağı olması anlamında bastırıyor. Ukrayna ile ilgili olarak ise, NATO’ya üye olamayacağı, ordusunun azaltılması, güvenlik garantilerinin verilmesi, bunun da Türkiye dahil bazı garantör ülkeler tarafından sağlanması ve bir komite ile korunması gibi konularda uzlaşma olacak gibi görünüyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrası başlayan savaşı her yönüyle incelemeye devam edeceğiz.
ENERJİ MALİYETLERİ
Ancak şüphesiz bizi doğrudan ilgilendiren en önemli meselelerden biri de bu savaşın beraberinde getirdiği ve tüm dünyayı da etkileyen enerji fiyatlarının önlenemez yükselişi ve muhtemelen daha tırmanacak elektrik ve akaryakıt maliyetlerimiz. Evde ayrı sanayide, dükkanlarda ayrı dert faturalar. Belki şu an petrolde göreceli olarak fiyatlar biraz aşağı düşse de sonunda tatsız rakamlarla dünyanın karşılaşması kaçınılmaz gibi. Çünkü siyasi olası hesaplaşmalar bize bu sonucu gösteriyor.
Ayrıca, önümüzdeki dönemde muhtemel yaşanacak sıkıntılar ve kısıtlı kaynaklarla mücadele söz konusu. Bütün bunlar zaten katlanılacak gibi olmayan faturalarda daha da devasa rakamları beraberinde getirebilir. Geçen sene 1000 metreküpü 250 $ olan doğal gaz bugün 2500 dolarlara kadar ulaştı.
Tonu 35 $ alan taşkömürü ise 400 dolarlara geldi. Bu açıdan, elektrik üretiminde rol oynayan bu kadar artan iki kaynakla elektrik faturalarında ne kadar daha zam yapılamaz gerçekten merak ediyorum ve şimdiden endişeleniyorum. İnşallah hiç olmaz ama gerçekleri de yazmak zorundayız.
Petrol fiyatları da arada düşse de daha da gidecek gibi görünüyor savaş sürerse.
OLMAZSA OLMAZ ŞART
Türkiye’nin sanayisi ile, üretimi ile ve tesisleri ile tam kapasite ticari hedeflerine ulaşabilmesi ve aynı zamanda hayatın temel ihtiyaç noktalarını karşılayabilmesi anlamında doğalgazdan petrole dek bir çok noktada hayati lhtiyaçları mevcut.
İRAN ÖRNEĞİ
Bunlardan biri de dediğimiz gibi elektrik ihtiyacı. İran doğalgazı 10 gün kesiyorum dediğinde elektrik kesintilerinde fabrikalarımızın yaşadığı sıkıntıları hatırlıyorsunuz.
Enerji Bakanlığı’ndan aldığımız rakamlar bu konuda ne kadar doğalgaza ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
Aynı zamanda kendi kendimize yetebilen enerji üretiminin de ne derecede hayati olduğunu bize ifade ediyor.
KIRILGAN BAĞIMLILIK
Bakanlığın resmi raporlarına göre, 2021 yılında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %32.7’si doğalgazdan karşılanmış. %16.6’sı ise ithal taşkömürü yoluyla üretilmiş. Her ne kadar Karadeniz havzasında bulunan doğal gaz kaynakları umut verse de, bunların çok kısa dönemde hayata geçmesi pek mümkün değil. Savaş olanca hızıyla devam ederken yukarıda bahsettiğimiz sıkıntılar ve fiyat artışları süreceğinden yerli üretimde ne derecede dışa bağımlılığımız azalacak gibi kritik bir soru karşımıza çıkıyor.
İŞTE O DAĞILIM
Mesela, Türkiye’nin 2021 yılında doğalgazı ne şekilde dış kaynaklardan ve hangi ülkelerden karşıladığına şöyle bir bakalım. Türkiye’nin 2021 Doğalgaz toplam ithalatı dağılımı ülke ve kaynaklara göre şöyle:
Rusya: Yüzde 45
Azerbaycan: Yüzde 15
İran: Yüzde 16
Cezayir: Yüzde 10
Nijerya: Yüzde 2
Spot: Yüzde 12
Bu tablo bile bize enerjide ne kadar kırılgan olduğumuzu hatırlatıyor. Evet bazı çevrecilere göre nükleer santraller büyük risk oluşturuyor. Haklılık payları da var. Ancak gerçeklikler açısından mevcut sistemi de şöyle bir gözden geçirelim.Bu açıdan devam eden projelerde en çok dikkati çeken 20 milyar dolar maliyetli Mersin Akkuyu nükleer santrali ile ilgili detaylara şöyle bir bakalım. Çünkü bu santral projesi gelecek yıl ilk üniteleri ile devreye girdiğinde olmasa da tamamlandığında Türkiye’nin yaklaşık yüzde onluk elektrik ihtiyacını tek başına karşılayacak.
NÜKLEER NE DURUMDA?
Hali hazırda Akkuyu nükleer santraline ek olarak iki ayrı proje daha var. Birisi Sinop’ta, Öbürü ise Trakya bölgesinde planlı. Ancak her iki projede de yaşanan ciddi sorunlar nedeniyle pek adım atılamıyor.
Bu çerçevede Akkuyu ile ilgili resmi kurumlardan aldığımız bilgileri doğrudan size aktaralım.
20 milyar ABD doları ile ülkemizin en büyük yatırımı Akkuyu Nükleer Santral projesinde en az 5,9 milyar ABD dolar yerli imkanlardan karşılanacak. Vergi, harç, işçilik ve lisans da dahil edildiğinde bu oran yüzde 35,5’a ulaşacak.
Akkuyu NGS 3+ nesil VVER-1200 tipi reaktörlü 4 güç ünitesi ile toplam elektrik gücü 4800 MW olacak. Bu da, Türkiye Cumhuriyeti’nin toplam elektrik ihtiyacının yüzde 10’una kadarını karşılayabilecek.
9 ŞİDDETİNDE DEPREM
Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın (UAEA) ve Uluslararası Nükleer Güvenlik Danışma Grubu güvenlik standartlarında belirtilen tüm onayları alan Akkuyu Santrali’nin her ünitesinin hesaplanan hizmet ömrü, uzatma imkanı ile 60 yıl olacak. Raporlar ve çalışmalara göre, 9 şiddetine kadar hesaplanan maksimum depreme dayanıklı olacak.
Türkiye’nin GSYİH’sine tahmini katkısı
yaklaşık 50 milyar dolar olacak. Alt yapı ve istihdam yaratılması, bölgenin 30 bin kişiye kadar olan nüfusunun büyümesi için koşullar sağlayacak. İşletim aşamasındaki NGS’nin personel sayısı 700’ün üzerinde nitelikli Türk mühendis dahil olmak üzere yaklaşık 4 bin kişi olacak.
Evet durum böyle. Yani Akkuyu nükleer santrali mevcut elektrik ihtiyacının yüzde onunu karşılayacak. Geriye kalan bölümde ise kırılganlığımız belirli ölçülerde azalsa da önümüzdeki yıllarda fırtınalı bir dönem bizi bekliyor.
Yenilenebilir enerji kaynakları dahil olmak üzere her alanda dev adımları enerjide atmak durumundayız.
Çünkü Rusya Ukrayna Savaşı bize gösterdi ki enerji artık uluslarası ilişkilerde kullanılan ve ağır sonuçları olan gerçek bir silah.