Firmalarımızın büyümek için yapması gereken en önemli işlerin başında sürekli yatırım geliyor. Yatırımları sürekli hale getirmeyen firmalar yoğun rekabetin olduğu (ki neredeyse) her sektörde pazar paylarını oldukça kısa bir süre de rakiplerine kaptırıyor.
Özetle, aslında daimi yatırım şirketin refleksi olmalı, satış gibi, üretim gibi…
Biz klasik şekilde olayın finansal boyutuna gelelim. Genelde rastladığımız konu, rakip yaptı diye yatırıma girmek ve bu maalesef hesap kitap yapmadan yapılıyor. Patronun ve satış kadrolarının ağırlıklı baskısı, ve satış/piyasa dinamikleri diyerek finansal detayına girilmeden (fazla zaman kaybetmemek için tabii ki!) acele denilerek yatırıma başlanıyor. Kısa ve olabildiğince özet olarak şunu söyleyebilirim, 30 küsur yıllık finans dünyasındaki okumalarıma dayanarak diyorum ki: “Küçülürken batan firma duymadım, batma hesapsız hızlı büyümeye giren firmalarda görülmekte.” Ve de ana sorun kaynağının ne olduğuna birazdan geleceğim.
Yatırım yapmadan hiçbir iş kolu faaliyetlerini yürütemez. Ve bu konuda Mali İşler bölümünün de dahil olduğu bir yatırım komitesi her şirkette olmalı. Ve katılanların detayına hakim olduğu bir yatırım karlılık analizinin yapılması şart. Öncelikli soru tabiki kar getiren bir yatırım mı? Şirketler yoğun rekabet ortamında zaman zaman zarar edeceklerini bilerek yatırıma girebilirler, bu tercih ve finansman meselesidir.
Bu planların hazırlanmasında;
İlk hareket noktası pazar büyüklüğü olmalı, daha sonra yatırım ve bunun İç Getiri Oranlarının hesaplanması ve elbette bunun nakit akışının çıkarılması elzem. Nakit ihtiyacının kaynağı (kendi bünyesinden, sermayedar ve/veya finans kurumu) da belirlenince başka çok önemli bir işimiz daha var.
Yapılacak 100 TL yatırım dışında, üreteceğiniz bu ürünler için stokta tutacaksınız, satınca alacaklı hale de geleceksiniz. Bulunduğunuz sektöre göre bunun oranı her ne kadar değişiklik gösterse de (her sektör için kabul edilen bir oran vardır) bir işletme sermayesi ihtiyacı oluşacaktır. Ve bunu da finanse etmeniz şart. Gördüğümüz işin bu kısmını hiç düşünmeden, sadece yatırımın finansmanına konsantre olunması; aslında “işletme sermayesi ihtiyacı” da yatırımın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu konuya özellikle dikkat çekmek istiyoruz.
Bunun yanında her yatırımın planlanandan uzun sürdüğü, beklenmedik montaj sorunları, taşımanın uzun sürmesi, gümrükte sorun çıkması vb. sebepler ile fiiliyata geçmenin oldukça uzayabildiğini özellikle belirtmeye gerek yok. Ve bu sizin finansman olarak kaynağını bulmuş olmanız gereken bir durum.
Özellikle yapılan yatırımın takip konusu;
Yatırım yapılırken ve bittikten sonrası. Bu konu işimizin genelde hiç önem verilmeyen kısmıdır.
2 sene sonra planlanmış olan yatırıma göre ne durumdayız diye bir sorgulama pek duyulmaz. Aslında bunu yapmanız özellikle önümüzdeki dönem yatırımlarınızı hazırlar iken size ışık tutacaktır.
Yaptığımız çalışmalarda genelde rastladığımız; firmaların kaynaklarının çok ciddi kısmını öncelikli olarak yatırımlara ayırmaları, ve bunun işletme ihtiyacı için kullanılan kaynakların birkaç katı olması durumu. Ancak zaman olarak ele aldığımızda yatırımları inceleme ve geliştirmeye ayrılan kısım maalesef çok sınırlı.
Ve lütfen, yatımlarınızın işletme sermayesi ihtiyacını da finans bulma çabalarınıza daha baştan düşünüp, yatırım planlarınıza dahil ediniz.