• YARIM ALTIN
    4.412,00
    % -0,90
  • AMERIKAN DOLARI
    21,3692
    % 0,38
  • € EURO
    23,1022
    % 0,30
  • £ POUND
    26,9255
    % 0,28
  • ¥ YUAN
    3,0023
    % 0,28
  • РУБ RUBLE
    0,2646
    % -0,29
  • /TL
    %
  • BIST 100
    5.372,66
    % 5,04

Yusuf Alabarda yazdı: Şiddet, Umutsuzluk, Salgın ve Göç

Yusuf Alabarda yazdı: Şiddet, Umutsuzluk, Salgın ve Göç

Geçen yıl bu günlere atıfta bulunup 2021 yılının yazında hayatımızdan çıkar dediğimiz ama hala tüm dünyayı tesiri altında bırakan salgın bu yazının ana gündemi, lakin siz PARAKULE okurları için salgını tek başına ele almak istemedim.

Dehşet dengesine dayalı istikrar süreci Soğuk Savaşın sona ermesi ile beraber sona erince pandoranın da kapağı açıldı. Ruanda’dan Balkanlara, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar ne kadar bastırılmış nefretler varsa su yüzüne çıktı. Hala dünya bu şiddet ortamını da aşmış değil.

1990’lı yılların hemen başında Bosna Hersek merkezli eski Yugoslavya’daki etnik ve dini çatışmalar yüzbinlerce Müslüman Boşnağın katledilmesine ve eski Yugoslavya’dan Avrupa içlerine doğru bir göçün başlamasına sebebiyet vermişti. Bundan hemen birkaç yıl evvel Bulgaristan diktatörü Todor Jivkov’un asimilasyon siyasetinin sonucunda da yüzbinlerce Bulgaristan Türk’ü Türkiye’ye sığınmıştı.

Hemen aynı tarihlerde Azerbaycan’daki fay hatları yerinden oynatılmış, Ermeni işgalcilerin zulmünden ve katliamlarından kaçan bir milyondan fazla Azerbaycan Türkü de Bakü’de 30 yıl tren vagonlarında bir hayat geçirmeye mahkûm olmuştu.

1994 yılında keza yine Ruanda’da gerçekleşen soykırımda 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu’nun öldürülmesine ve yüz binlercesinin ülkeyi terk etmesine sebep olmuştu.

Libya, Mısır, Suriye, Irak ve Afganistan başta olmak üzere çatışmalardan ve diktatörlerden kaynaklanan, ekonomik sıkıntılardan dolayı milyonlarca insan sürekli göç halinde. Bu açıdan bakıldığında göç geçmişin de bugünün de yarının da değişmez bir hakikati.

Salgın

Kuşkusuz salgın denilen bu hakikat de tıpkı göç gibi insanoğlunun ilk kez karşı karşıya olduğu bir husus değil. Salgınlar, tarih boyunca insanoğlunun hayatında göç gibi köklü değişimlere sebep oldular.

Tarihler 1346 yılını gösterirken, Kırım’daki Ceneviz acentesi olan Caffa’ya saldıran Moğollar, Ceneviz gemilerine veba virüsünü bulaştırdılar. Bu gemiler vasıtasıyla Akdeniz’deki tüm limanlara veba yayıldı. İllet, 1347 yılında İstanbul, Cenova, Pisa, Venedik, Floransa ve Marsilya’yı kavurmaya başladı. Altı yıl içinde tüm Avrupa nüfusunun üçte biri bu salgından dolayı öldü, dünya edebiyatına konu oldu, tarihe notlar düşüldü. Giovanni Boccaccio’nun 1350’lerde kaleme aldığı Decamaron eseri işte bu günlerin ürünüdür.

Salgın ve İbn Haldun

İslam tarihi ve medeniyeti açısından tarihe baktığımızda yine bu dönemde Kuzey Afrika ve Endülüs vebadan kavrulmaktadır. İbn Halime Endulusi, yazdığı bir risalede Endülüs’teki Meriye kasabasında her gün ölen insanları anlatır. Keza, İbn Haldun bu salgında hem anne ve babasını hem de ders aldığı değerli hocalarını kaybetmiştir. Haldun ‘ocak söndüren’ diye nitelendirdiği bu salgından bahsederken şöyle der: “Durmadan ve sonsuz bir arzu ile ilim tahsil edinmek için didiniyor ve ders halkalarına gidip geliyordum. ‘Ocak söndüren’ çıkana kadar hayatım böyle devam etti. Salgın nedeni ile anam ve babam dahil ayân, eşraf ve bütün üstatlar dünyadan göçüp gitti.”

Tarih, İbn Haldun’un ilim için katıldığı ders halkalarını etkileyen salgın ile, bugün okullarda derslerin işlenme içeriğine tesir eden salgın arasında, aradan geçen yüzyıllara rağmen değişen çok fazla şey olmadığını bize göstermektedir.

Salgının tedarik zincirlerine vuracağı darbenin önünü almak için nasıl olağanüstü bir mücadele verildiğini hep birlikte görüyoruz. Üretim merkezlerindeki faaliyetlerin durması, ticaretin muhtevasında meydana gelen değişimler, yine üzerinde durulması gereken önemli hususların başında gelmektedir.

Salgın, 1300’lerin ortasında kıtlığı ve makineleşmeyi birlikte tetikledi

Veba salgını Avrupa’yı vurduğunda sonuçları yüzlerce yıl sürecek değişimin kapılarını aralamıştı. Halkın ve feodal beylerin salgından korunmak için şatolara ve kuzey bölgelerine çekilmesi Avrupa’da tarımsal üretimi neredeyse durdurmuştu. Bu husus, üretimin durması ve ortamı kasıp kavuracak bir açlık anlamına geliyordu. Kıtlık başlayınca tarımda teknik gelişme ve makine kullanımı da yaygınlaşmaya başlamıştı.

Akdeniz limanlarına yanaşmak isteyen gemiler kırk gün sürecek beklemeye tabii tutulunca, güneydeki limanların ticaret hacimleri son derece kötü etkilendi. Venedik, Floransa gibi güneydeki Akdeniz limanlarının salgın nedeniyle devre dışı kalması, Avrupa’nın kuzey limanlarının oluşmasını tetikledi.

Bugün yine dünya salgınlar, umutsuzluklar, kuraklıklar ve şiddet kaynaklı dertler ile boğuşmakta. Bu hususlar tereddütsüz dünya ekonomilerini, üretim biçimlerini, güvenlik anlayışını da dün olduğu gibi bugün de etkilemeye devam edecekler. İşte tam bu noktadan bütüncül bir bakış açısı ile tüm bu problemlere karşı alınacak tedbirler bir daha masaya yatırılmalı.

Bir yandan göçler vasıtası ile ülke demografisinin, sosyal ve ekonomik yapısının bozulmasının önüne geçilecek siyaset üretilirken, diğer yandan dünyadaki ekonomik değişimlerin, şiddetin, huzursuzlukların, iklim değişimlerinin ülkeyi etkileyebileceği boyutlar tam anlamı ile ortaya çıkartılıp vatandaşa anlatılarak farkındalık oluşturulmalıdır.